10 Mart 2018 Cumartesi

BİREY VE DEVLET ÜZERİNE - II

Tarih boyunca tüm felsefî argümanlar, insanların zihin dünyasına vurulmuş birer prangadır. Felsefe, rasyonel zeminde bir tutarlılığa erişmesi imkânsızdır. Bunun en göz önünde bulunan kanıtı her filozofun birbirinin mükezzibi(yalanlayıcısı) olması gerçeğidir. Kütüphânelerin felsefe kısımlarında bulunan raflardaki kitapların ne kadar çok olduğuna bakılırsa durum gâyet net olarak idrak edilecektir. Üstelik bu kitaplardaki cümle yığınlarının birbirlerine karşı kılıç çekmiş birer düşman konumunda olması, bu yığınların tümden tutarsızlıklarla dolu olduğunun en bâriz kanıtını teşkil eder.

Analitik olarak incelenmemiş her olguya ait verilen hüküm acımasızca ve gaddarcadır. İşte bu filozofların yapmadan duramadığı bir eylemdir. Zîra filozof demek, analitik aklı devredışı bırakan kimse demektir. Belki tarihte bu durumun istisnası gibi görünen isimlerin yaşamış olduğu düşünülebilir; lâkin nihâyetinde onlar dahi filozof oluşlarının hakkını vermek, yani gözlemlenen olgulara ait acımasızca, gaddarca ve hatta bencilce hüküm vermekten kendilerini kurtaramamışlardır. 

Tarihte filozof olarak ünlenen Sokrates'in felsefeden anladığı sadece insan zihninin özgürleşmesi için insana sorular sorarak analitik aklı zinde tutma çabasıydı. İşte bu anlamda Sokrates bir düşün adamı fakat modern felsefe her ne kadar onu sahiplenmeye çalışsa da hakiki anlamda, günümüz kabullerine nazaran asla bir filozof olamamıştır. Zira ardından bir doktrin bırakmamıştır; fakat ne var ki o da idam edilmekten kendini kurtaramamıştır. Aydınlanma denilen karanlık çağın temsilceleri çok rahat bir yaşam sürüp ahkâm kesme yarışındayken, Sokrates'in neden idama mahkûm edildiği üzerine kafa yorulacak olursa Sokrates'in asla bir filozof olmadığı daha net anlaşılacaktır. 

Sokrates'i örnek verdik, zira birey olabilmesinin bedelini hayatıyla ödemek zorunda bırakılmıştır. Peki gerekçesi neydi? Devletin putlarını reddetmek; yani vakıayı günümüze uyarlarsak idam edilmesinin tek nedeni devletin resmi ideolojisine başkaldırmak, kısaca devleti tanımamak... İşte Sokrates'in idamının tek gerekçesi bu idi...

Bu itibârla devletler, insanlar üzerinde mutlak tahakkümü(rablik) gerçekleştirmek için Allah'ın mülküne sınırlar çizip sahip olma iddiası güden müşrik yapılardan ibârettir. Her müslimin bir birey olarak "Lâ ilâhe illAllah" sözünü kalben ikrarın neticesi olan Allah'tan başka hiçbir rab ve otorite kabul etmemesi, kıyâmet günü Büyük Mahkeme'de Hak Mevlâ olan Allah'a kendi âleyhlerinde bir sultan(kanıt) vermemesi ve ebedi hüsrâna düşmemesi için devlet denen zâlim müşrik tezgâhın otoritesini baştan reddetmek mecbûriyetindedir. Aksi hâlde o kişi ne Allah katında ne de gerçek mü'minler katında müslüman olarak adlandırılamazlar.

Selâm ve duâ ile...

*** Makâlenin devâmı gelecektir... ***

The Composer - Ergin Ustaoğlu










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.